
Kastamonu Tarihi
Ne zamandan beri yerleşim yeri olduğu bilinmeyen, adının tam olarak nereden geldiği bulunmayan rivayetler, tahminler, olasılıklar üzerine kurulu bir şehirden bahsedeceğiz. İstanbul'un Üsküdar, Kadıköy gibi bugün en kalabalık ilçelerinin dahi bağlı olduğu bir eyalet merkezinden Kastamonu'dan söz edeceğiz.
Kastamonu'dan söz edeceğiz dedi ancak dünün bir kasabası olan, bugün il merkezi olan Kastamonu'nun bağlı olduğu Taşköprü'nün eyalet merkezi olduğunu, Kastamonu'nun Taşköprü'ye 'bağlı olduğunu duymuş muydunuz.
Kızılırmak’ın başlıca kollarından Gökırmak’a kavuşmak üzere Ilgaz dağının kuzey yamaçlarından inen Kastamonu suyu veya Karaçomak deresi vadisi boyunda denizden yaklaşık 790 m. yükseklikte yer alan şehrin Taşköprü olarak kayıtlarda olduğunu duymuş muydunuz.
Siz bakmayın Kastamonu dendiğini.
Kastamonu'nun atası Taşköprü'dür.
Kastamonu'nun ne zaman kurulduğu ve adının nereden geldiği kesin olarak bilinmiyor. Rivayetlerden yola çıkarak bir geçmiş yazıldığı da gerçek olarak ortaya çıkıyor.
Bir rivayete göre, bölgede Kaşka kavminin buraya “şehir” anlamına gelen Tum(m)ana adını verdiği, bundan dolayı “Kaşkalar’ın şehri” demek olan Gastumanna şeklinde anıldığı ve daha sonra bunun Kastamonu’ya dönüştüğü ileri sürülür.
İkinci bir görüşe göre Romalılar devrinde Taşköprü'nün eyalet merkezi olduğu zamanlar Kastamonu küçük bir kasaba olup, Bizans devrinde ve özellikle Kommenler soyu zamanında gelişmeye başlamıştır. Bu soy zamanında buraya bir kale yapılmış ve Kommenlerin kalesi anlamında "Kastra Kommen" denilmiştir. Bu kelimenin "Kastamonu"ya döndüğü ne kadar mantıklı.
İkinci bir görüşe göre Romalılar devrinde Taşköprü'nün eyalet merkezi olduğu zamanlar Kastamonu küçük bir kasaba olup, Bizans devrinde ve özellikle Kommenler soyu zamanında gelişmeye başlamıştır. Bu soy zamanında buraya bir kale yapılmış ve Kommenlerin kalesi anlamında "Kastra Kommen" denilmiştir. Bu kelimenin "Kastamonu"ya döndüğü ne kadar mantıklı.
Düne kadar bir kasaba durumunda olan Kastamonu merkezinden şehir olarak söz edilmesi size ne kadar doğru gelebilir.
Bir üçüncü görüş, Romalılar devrinde adına Paflagonya (Paphlagonia) denilen Gasların kurduğu şehirlerden bir tanesi de "Timonion" veya "Tumanna" dır. Bazı yazarlar Kastamonu adının kökeni konusunda; bu kelimenin "Gas" kelimesi ile "Timoni" veya "Tumanna" kelimesinin (Gas ülkesi anlamında) birleşmesinden meydana geldiği görüşünü ileri sürmüşlerdir
Bir üçüncü görüş, Romalılar devrinde adına Paflagonya (Paphlagonia) denilen Gasların kurduğu şehirlerden bir tanesi de "Timonion" veya "Tumanna" dır. Bazı yazarlar Kastamonu adının kökeni konusunda; bu kelimenin "Gas" kelimesi ile "Timoni" veya "Tumanna" kelimesinin (Gas ülkesi anlamında) birleşmesinden meydana geldiği görüşünü ileri sürmüşlerdir
Bunlar bir ihtimal, bir rivayet
İslâm coğrafyacılarının eserlerinde Kestamûniyâ, Kastamûniye, Kastamûnî; Bizans kaynaklarında Kastamon; Ortaçağ Batı kaynaklarında Castamea, Casstimana, Castemol şeklinde anılan şehrin adı Osmanlı dönemi kaynaklarında genellikle Kastamoni olarak geçer.
Bir de bir aşk hikayesi vardır ki, insanların daha çok hoşuna gider, bu durum.
Yaygın bir rivayete göre Türkler tarafından Kastamonu Kalesinin fethi sırasında; Bizans Tekfur'unun güzel kızı Moni'nin yakışıklı Türk Kumandanına tutkusu, dadısı vasıtasıyla bildirilip, karşılık veren Komutana kale kapısının anahtarlarının teslimi ile uzun müddet kaleye girmeye muvaffak olamayan Türk askerlerinin aniden kaleye girdiğini görünce, durumu anlayan Bizans Tekfuru güzel kızı Moni’yi kale burcundan aşağıya atması üzerine Türkler tarafından söylenen "Kastın ne idi Moni'ye" sözü önce askerler arasında, daha sonra da Halk dilinde Kastamoni şeklini almış olsa anlatılır, durulur.
Bilimsel Arkeolojik Araştırmalara Göre
Kastamonu yöresi tarihinin Alt Paleolitik-Yontma Taş safhasına kadar indiği, Tahta ve Malak köylerinde bu safhaya ait ele geçen buluntulardan anlaşılmaktadır. Aynı şekilde Gölköy Enstitüsü yakınında bulunan aletler Orta Paleolitik safhasına aittir. Yörede yapılan araştırmalarda henüz Neolitik dönem / Cilâlı Taş’a ait buluntular ele geçmemişse de Geç Kalkolitik safhaya, yoğun olarak da ilk Tunç çağına ait yerleşmeler bulunmuştur. Yüzey araştırmalarında yerleşmelerde Hitit, Frig, Pers, Helenistik ve Roma çağlarına kadar az da olsa bir sürekliliğin varlığı izlenebilmiştir. Milâttan önce 1660 yıllarında Kızılırmak kavsinde kurulan eski Hitit Krallığı’nın kuzeybatısında yer alan Kastamonu çevresinin Hitit coğrafyasında Tum(m)ana bölgesinin içinden kaldığı anlaşılmaktadır. Bu devletin kuruluşundan yıkılışına kadar olan dönem içinde bölgenin kuzeyinde üç grup olarak yaşadığı sanılan ve Hititler’e düşman olan Kaşka topluluğu bulunmaktaydı. Kaşkalar’ın Batı grubunun Gökırmak-Devrez kesiminde Pala-Tum(m)ana ile sınır komşusu olduğu kabul edilmektedir.
Hitit İmparatorluğu’nun milâttan önce 1190 yıllarına doğru Orta Avrupa’dan gelen Frig ya da Brigler tarafından yıkılmasından bir süre sonra yöre Frigler’in hâkimiyetine girdi. Milâttan önce 676’da Frigya Devleti’nin Kimmer istilâsına uğraması üzerine yörede daha sonra Lidyalılar üstünlük sağladı. Ancak bu üstünlüğe milâttan önce 546’da Persler tarafından son verilince Kastamonu havalisinin de içinde bulunduğu geniş bir alan Pers Krallığı’nın idaresine geçti. Herodotos’un kaydettiğine göre (Tarih, III, 90) Paflagonyalılar, Persler’in üçüncü satraplığında yer almaktaydı. Bu dönemde diğer Pers topraklarında olduğu gibi yöre satraplar tarafından yönetildi. Persler’in milâttan önce 334-333’te Makedonya Kralı İskender’e yenilmesiyle de Makedonyalılar’ın idaresine girdi. Milâttan önce 323’te İskender’in ölümü üzerine iç karışıklık ve iktidar mücadeleleri başladı. Yöreye bir süre sonra Pontus Krallığı hâkim oldu. Daha sonraları burayı almak isteyen Romalılar’la Pontus Krallığı arasında milâttan önce 88-64 yıllarında yoğun mücadeleler meydana geldi. Bu mücadeleler sonunda burası milâttan önce 64 yılından itibaren Roma’nın nüfuz sahasına girdi. Kastamonu yöresi, Roma İmparatorluğu’nun 395’te ikiye ayrılmasının ardından Doğu Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyetinde kaldı ve bu hâkimiyet Türkler’in Anadolu’ya girmesine kadar sürdü.
Hitit İmparatorluğu’nun milâttan önce 1190 yıllarına doğru Orta Avrupa’dan gelen Frig ya da Brigler tarafından yıkılmasından bir süre sonra yöre Frigler’in hâkimiyetine girdi. Milâttan önce 676’da Frigya Devleti’nin Kimmer istilâsına uğraması üzerine yörede daha sonra Lidyalılar üstünlük sağladı. Ancak bu üstünlüğe milâttan önce 546’da Persler tarafından son verilince Kastamonu havalisinin de içinde bulunduğu geniş bir alan Pers Krallığı’nın idaresine geçti. Herodotos’un kaydettiğine göre (Tarih, III, 90) Paflagonyalılar, Persler’in üçüncü satraplığında yer almaktaydı. Bu dönemde diğer Pers topraklarında olduğu gibi yöre satraplar tarafından yönetildi. Persler’in milâttan önce 334-333’te Makedonya Kralı İskender’e yenilmesiyle de Makedonyalılar’ın idaresine girdi. Milâttan önce 323’te İskender’in ölümü üzerine iç karışıklık ve iktidar mücadeleleri başladı. Yöreye bir süre sonra Pontus Krallığı hâkim oldu. Daha sonraları burayı almak isteyen Romalılar’la Pontus Krallığı arasında milâttan önce 88-64 yıllarında yoğun mücadeleler meydana geldi. Bu mücadeleler sonunda burası milâttan önce 64 yılından itibaren Roma’nın nüfuz sahasına girdi. Kastamonu yöresi, Roma İmparatorluğu’nun 395’te ikiye ayrılmasının ardından Doğu Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyetinde kaldı ve bu hâkimiyet Türkler’in Anadolu’ya girmesine kadar sürdü.
Kastamonu'da Türklerin Varlığı
Kastamonu yöresini Türkler’in hangi tarihte fethettiği belli değildir. Ancak 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Selçuklular’ın maiyetinde Türk boylarının kısa süre içinde Anadolu’nun batı uç bölgelerine yayıldığı ve bu arada Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleyman Şah’a bağlı beylerden Emîr Kara Tegin’in 1084 yılından sonra kısa süre de olsa Kastamonu yöresinde hüküm sürdüğü bilinmektedir. Ardından Bizans hâkimiyetine giren Kastamonu, İmparator Aleksios Komnenos zamanında Dânişmendliler tarafından fethedildi. Böylece burada uzun sürecek olan Türk-Bizans mücadelesi başladı ve şehir Bizanslılar’la Dânişmendliler arasında el değiştirdi. Emîr Gazi (Melik Gazi) Kastamonu’yu alıp iktidar sınırlarını Karadeniz kıyılarına kadar uzattı. Kastamonu ve yöresi, XII. yüzyıl sonlarında Anadolu Selçukluları’nın uç beyi olan Emîr Hüsâmeddin Çoban’ın kurduğu Çobanoğulları Beyliği’nin idaresi altına girdi. Bir asır kadar süren bu hâkimiyet, Çobanoğulları topraklarının XIV. yüzyıl başlarında Kastamonu ve Sinop civarında kurulan Candaroğulları Beyliği tarafından ilhak edilmesiyle sona erdi. Bu ilhaktan bir süre sonra Kastamonu beyliğin merkezi haline getirildi.
1361 yıllarında Candaroğulları beyi olan Kötürüm Bayezid dönemi Osmanlı Beyliği’nin bu yöreyle ilişkisinin arttığı bir dönem oldu. Nitekim I. Murad, Kötürüm Bayezid ve oğulları arasındaki taht mücadelesinde bir Osmanlı ordusu ile Kötürüm Bayezid’in oğlu Süleyman’ı babasının üzerine gönderdi. Kastamonu’da yapılan savaşta Kötürüm Bayezid yenilerek Sinop’a çekildi. Kastamonu’yu ele geçiren II. Süleyman Paşa ise Osmanlı Beyliği’nin himayesinde hükümdarlığını ilân etti. Böylece ikiye ayrılan beyliğin merkezlerinden birisi Sinop, diğeri Kastamonu oldu. Kısa bir süre sonra I. Murad beyliğin Kastamonu şubesini Osmanlı topraklarına katınca Kastamonu da Osmanlı idaresine girmiş oldu. Ancak Kastamonu halkının Süleyman Paşa lehine harekete geçmesi üzerine burayı ona bıraktı. Yıldırım Bayezid döneminde Süleyman Paşa’nın Osmanlılar’a karşı Kadı Burhâneddin ve Karamanoğulları gibi beyliklerle ortak hareket etmesi Yıldırım Bayezid’in Kastamonu üzerine yürümesine yol açtı. Büyük bir ordu ile Candaroğlu ülkesine giren Yıldırım Bayezid beyliğin Kastamonu şubesini Osmanlı topraklarına dahil etti (794/1392). Fakat Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra Timur tarafından Candaroğulları Beyliği’nin Sinop şubesinin başında olan İsfendiyar Bey’e verildi. Çelebi Mehmed döneminde daha çok Candaroğulları arasındaki taht mücadelelerinden istifade etmek yoluna giden ve bu arada İsfendiyar Bey’e karşı oğlu Kasım Bey’i destekleyen Osmanlılar zaman zaman Kastamonu ve yöresine hâkim oldular. Ancak bu hâkimiyet sürekli olmadı. Nihayet İstanbul’un fethinin ardından Anadolu’nun birliği siyasetini ön plana çıkaran Fâtih Sultan Mehmed, Candaroğulları Beyliği’ne son vererek (865/1461) Kastamonu ve yöresini kesin biçimde Osmanlı topraklarına ilhak etti.
Kastamonu ve yöresinde Osmanlı idaresine girdikten sonra uzun süre sükûnet hâkim oldu. Fakat XVI. yüzyılın ortalarından itibaren suhte ayaklanmaları, Celâlî hareketleri, Tahmisçioğlu İsyanı adıyla bilinen önemli olaylar olmuştur
Muhtelif Kaynaklardan Derleme

Sosyal Bağlantılar