
Kastamonu ve yöresinde efsaneler o kadar çoktur ki, bazıları gerçek, bazıları hayal ürünü bazıları anlatıla anlatıla özünden uzaklaşmış efsaneler oluveriyor.
Kastamonu taşı toprağı, çiçeği böceği ile ve hatta tozu rüzgârı, yağmuru seli ile her biri faklı bir efsane doludur.
Ahvai Kalesi ve aşk öyküsü bunlardan biri. Bir masaldan öte gitmeyen, nerede , kim tarafımdan nasıl yaşandığı bilinmeyen ancak Kastamonu efsaneleri arasında yer alan şüphelerle dolu bir anlatı.
Ahvai Kalesinde yaşanan öykü şöyle;
Kastamonu’nun kuzeydoğu yönünde ulaşımın oldukça zor ve sarp kayalıklarla sarılı olduğu bir alanda yer alan Ahvai Kalesi ile ilgili olarak anlatılan efsaneye göre; Kale komutanı Yıldırımoğlu adı ile bilinen ancak hakkında detaylı bilgiye ulaşılmayan bir Türk komutanı..
Olay ne zaman geçmiş, ne ara olmuş meçhul...
Ahvai Kalesi etrafı su ile çevrili kolay kolay ulaşılamayan bir dağ üzerinde yapılmış bir kale..
Kale ayaklarında bulunan suyun düşman askerleri tarafından kullanılmasını ve çekilmesini engellemek için sürekli zehir atılmakta imiş. Kim bu sudan içerse kısa zamanda ölmekte imiş. Bu nedenle düşman askerleri bilmeden bu suyu içince oldukları yerde öldüğünde kaleyi zapt etmekte bir o kadar zor olurmuş.
Rivayete göre kalede esir olarak bulunan, güzel bir Rum kızı, kaleyi fethetmeye çalışan yine Rum olan askerlere yardım etmek isterken birine gönlüne kaptırır. Rum kuvvetlerinden pek çok kişi bu sudan içip ölünce, bu durum Rum askere gizlice sebebini ulaştırır.
Kastamonu’nun kuzeydoğu yönünde ulaşımın oldukça zor ve sarp kayalıklarla sarılı olduğu bir alanda yer alan Ahvai Kalesi ile ilgili olarak anlatılan efsaneye göre; Kale komutanı Yıldırımoğlu adı ile bilinen ancak hakkında detaylı bilgiye ulaşılmayan bir Türk komutanı..
Olay ne zaman geçmiş, ne ara olmuş meçhul...
Ahvai Kalesi etrafı su ile çevrili kolay kolay ulaşılamayan bir dağ üzerinde yapılmış bir kale..
Kale ayaklarında bulunan suyun düşman askerleri tarafından kullanılmasını ve çekilmesini engellemek için sürekli zehir atılmakta imiş. Kim bu sudan içerse kısa zamanda ölmekte imiş. Bu nedenle düşman askerleri bilmeden bu suyu içince oldukları yerde öldüğünde kaleyi zapt etmekte bir o kadar zor olurmuş.
Rivayete göre kalede esir olarak bulunan, güzel bir Rum kızı, kaleyi fethetmeye çalışan yine Rum olan askerlere yardım etmek isterken birine gönlüne kaptırır. Rum kuvvetlerinden pek çok kişi bu sudan içip ölünce, bu durum Rum askere gizlice sebebini ulaştırır.
Rum kızı, aşık olduğu gencin bu suyu içmesini engellemek için elinden ne gelirse yapmaya çalışır. Tüm askerlerin öldüğü sadece bu genç ile birlikte bir kaç kişinin yaşadığını öğrenen kale komutanı Yıldırımoğlu bu işin hakikatini araştırır ve esir Rum kızın, âşık olduğu bu gence içeriden su verdiğinin tespit eder.
İkisini yakalatır. Birbirilerini sevdiklerini söyleyen gençlere merhamet gösteren Yıldırımoğlu üzerine ikisini de evlendirir. Bir rivayete göre gençlerin Müslüman olduğu, bir rivayete göre de bunlara özgürlüklerini verip kaleden gönderdiği söylenir.
Sorular
Efsane bu şekilde anlatılsa da gerçeklik payının olmadığı Ahvai Kalesi adı ile tanınan bir kalenin Kastamonu bilgilerinde değil, Batı Karadeniz'de dahi olmadığı bilinmektedir. Kastamonu'nun kuzey doğusunda olduğu söylenen bölge Taşköprü, Pompeipolis antik bölgesi...
Ordu komutanı denen Yıldırımoğlu adıyla bir komutana da yine rastlanmadığı gibi, bir çok kaynakta bu iki gencin Yunan olduğu ifade edilir. Oysa Kastamonu bölgesinde sadece yakın tarihlere kadar İnebolu yöresinde Rumların yaşadığı ve daha sonra burayı terk ettiği bilinir.
Ordu komutanı denen Yıldırımoğlu adıyla bir komutana da yine rastlanmadığı gibi, bir çok kaynakta bu iki gencin Yunan olduğu ifade edilir. Oysa Kastamonu bölgesinde sadece yakın tarihlere kadar İnebolu yöresinde Rumların yaşadığı ve daha sonra burayı terk ettiği bilinir.
Ağlı Kalesi Ahvai Kalesi mi ?
Selçuklu ve Osmanlılardan önce bölgede Bizans hakimiyeti olduğunu herkes bilir.
Bizanslılar döneminde ise bugünkü Ağlı ilçesinde ve harabe olarak bulunan Ağlı kalesi bu şüpheli efsaneye yakın bir olayı yaşamıştır.
Selçuklu ve Osmanlılardan önce bölgede Bizans hakimiyeti olduğunu herkes bilir.
Bizanslılar döneminde ise bugünkü Ağlı ilçesinde ve harabe olarak bulunan Ağlı kalesi bu şüpheli efsaneye yakın bir olayı yaşamıştır.
Hz. Pir Şeyh Şabân-ı Velî Kültür Vakfınca yayımlanan "Ağlı Kalesi ve Alınca Gazi" adlı 32 sayfalık cep kitabında Ağlı Kalesi’nde dalgalandıran, uğrunda ailesini ve kendi canını çekinmeden teslim eden ama asla düşmana teslim olmayan Alaybeyi Alınca Gazi’nin olayı anlatılır.
Bizans döneminde Ağlı Kalesi Şabbat diye biliniyormuş. Kale Komutanı Şabbat Türk askerleri için ölsünler, diye dereye zehir döktürmüş. Bu yüzden yöreye zehirli anlamında “Ağulu” demiş Selçuklu Türkleri. Saltukname’ye göre Ağlı Kalesi Selçuklu Türkleri tarafından, çok sayıda şehit verilerek 38 günde fethedilmiş. Alınca Gazi, 38 gün muhasaradan sonra Şabbat/Ağulu Kalesi komutan Şabbat’ın Müslüman olan kızı Liliya ile evlenmişti. Liliya, Alınca Gazi’yi görüp âşık olmuş, Müslüman olunca da “Leyla” adını almıştı.
Bizans döneminde Ağlı Kalesi Şabbat diye biliniyormuş. Kale Komutanı Şabbat Türk askerleri için ölsünler, diye dereye zehir döktürmüş. Bu yüzden yöreye zehirli anlamında “Ağulu” demiş Selçuklu Türkleri. Saltukname’ye göre Ağlı Kalesi Selçuklu Türkleri tarafından, çok sayıda şehit verilerek 38 günde fethedilmiş. Alınca Gazi, 38 gün muhasaradan sonra Şabbat/Ağulu Kalesi komutan Şabbat’ın Müslüman olan kızı Liliya ile evlenmişti. Liliya, Alınca Gazi’yi görüp âşık olmuş, Müslüman olunca da “Leyla” adını almıştı.
On yıl kadar zaman geçince, 1208 yılında Tekfur Şabbat bir baskınla kaleyi geri almak ister. Kale Komutanı Uğur Ali Bey ve askerleri kaleyi kahramanca savunurlar. Alaybeyi Alınca Bey ağır yaralanır, yüzlerce şehit verilir ama kale Bizanslılara teslim edilmez. Leyla ve kızı on yıl sonraki Ağulu Kalesi baskını sırasında Rum ve Cenevizlilere karşı savaşmış, şehit olmuşlardı Selçuklu sancağı yere inmemişti.
Kalenin kurtarılmasından üç gün sonra Alınca Bey ve Kale Komutanı Uğur Ali Bey, bir zafer toyu düzenlerler. Selçuklu Atabeyi Hüsamettin Çoban, bölgenin iskânı ve fethin tamamlanması için Alaybeyi Alınca Gazi’yi görevlendirmiştir. Bu olaydan önce bir Ceneviz baskınında karısı ve kızını kaybetmiş, yaralanarak gazi olmuştur. Şabbat’tan Ağulu Kalesi’ne dönüşen vatan parçasının korunmasına bu sıfatla katılıp Uğur Ali Bey’e yardıma koşmuştur. Zafer toyu, kalenin önündeki düzlükte yapılmıştır. Şölende halat çekme, matrak yarışları, pehlivan güreşleri düzenlenmiştir. Zafer toyunun sonlarına doğru pehlivanların güreşini seyrederken son nefesini veren Alınca Bey’in şehitlik mertebesine ermesiyle kitap sonlanıyor.
Bugün Ağlı’da Alınca Gazi ve karısı Leyla ve kızının türbeleri vardır. Fetih sancağı da korunmaktadır. Alaybeyi Alınca Gazi günümüzde karısı ve kızıyla birlikte Alınca Tepesi'ndeki kabrinden Ağlı Kalesi'nde dalgalanan al yıldızlı bayrağa bakıyor.
Aerleme / Araşitırma : Erol Kara - @37taskopru - @seyyaherol
![]() |
| Ağulu Kalesi |
![]() |
| Alınca Gazi günümüzde karısı ve kızıyla birlikte Alınca Tepesi'ndeki kabrinde |
![]() |
| Ağulu Kalesi |




Sosyal Bağlantılar